Son günlerde dünya genelinde pek çok insanın dikkatini çeken sıra dışı bir olay, ABD’nin Massachusetts eyaletinde yaşandı. Harvard Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak görev yapan Bircan Demirtaş, Türk öğrenci Rümeysa Öztürk'ün karşılaştığı zorluklar karşısında bir protesto şekli olarak açlık grevine başladı. Bu cesur eylem, sadece bir öğrencinin hayatını değil, aynı zamanda üniversite sistemindeki adalet anlayışını sorgulayan bir mücadele haline geldi. Rümeysa'nın hikayesi, birçok insanı derinden etkilerken, Demirtaş’ın bu kararı, eğitim dünyasında yankı uyandırdı.
Rümeysa Öztürk, eğitim hayatının en önemli adımlarından birini atmaya çalışırken, ABD'deki eğitim sisteminin zorluklarıyla başa çıkmaya çalışıyor. Henüz ikinci sınıf öğrencisi olan Rümeysa, ailesinin maddi durumu nedeniyle okul harçlarını karşılamakta güçlük çekiyor. Eğitimine olan tutkusunu kaybetmeden, mezun olabilmek için çabalayan Rümeysa, çoğu zaman zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Bu süreçte, sınıf arkadaşları ve öğretim üyeleriyle birlikte dayanışma içinde olmaya çalışsa da, yaşadığı maddi sıkıntılar onu umutsuzluğa sürüklüyor.
Bircan Demirtaş, öğrencisi Rümeysa’nın durumunu öğrenince, sadece bir öğretmen olarak değil, bir insan olarak da kayıtsız kalamayacağını düşündü. Eğitimde eşitlik ve fırsat adaletinin sağlanması gerektiğine inanan Demirtaş, açlık grevi başlatarak bu duruma dikkat çekmek istedi. "Rümeysa gibi öğrencilere destek olmamız şart. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmadığı sürece, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin önü açılmayacak," diyor Demirtaş. Profesör, bu eylemin yalnızca Rümeysa’yı değil, benzer durumda olan birçok öğrenciyi de kapsayacak geniş bir etki yaratmasını umuyor. Medyanın ilgisini üzerine çeken bu olay, sosyal medya platformlarında da hızla yayıldı ve büyük bir destek topladı. Destek veren öğrenciler, öğretim üyeleri ve sosyal aktivistler, Rümeysa'nın eğitim hakkı için mücadeleye katılarak, #RümeysaİçinAdalet hashtag'i ile kampanya başlattılar.
Rümeysa’nın hikayesinin duyulması, eğitim hanelerinde ve sosyal medya platformlarında büyük bir tartışma başlattı. Eğitim sistemindeki eşitsizlikler üzerinde yoğun bir şekilde durulmaya başlandı. Onlarca öğrenci, kendi hikayelerini paylaşarak Rümeysa ile dayanışma içinde olduklarını gösterdiler. Açlık grevine katılanların sayısı gün geçtikçe artarken, birçok kişi de Demirtaş’ın yanında olmayı sürdürdü. Demirtaş, bu protestonun sadece zor durumda olan bireylere değil, aynı zamanda tüm eğitim sistemine dikkat çekmeyi hedeflediğini belirtiyor. "Geleceğimizin mimarı olan gençlerin eğitim hakkı gasp edilemez," diyor. Rümeysa'nın durumu, sadece bir öğrenciyi değil, on binlerce gence umut verme potansiyeline sahip bir hikaye olarak öne çıkıyor.
Bu tür eylemler, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için atılan ilk adımlar olarak değerlendiriliyor. Rümeysa’nın yaşadığı zorluklar, eğitimin sadece bir grup için değil, herkes için ulaşılabilir olması gerektiği gerçeğini gözler önüne seriyor. Bu açlık grevi, birçok kişinin aklında eğitim sisteminin ne denli adaletsiz olduğunu sorgulama fikrini uyandırdı. Rümeysa ve Demirtaş’ın mücadeleleri, gençlerin seslerini yükseltmeleri ve haklarını savunmalarının önemini vurguluyor.
Olayın daha fazla duyulması için Rümeysa’nın ailesi, sosyal medyada Rümeysa’nın yaşadığı zorlukları ve Demirtaş’ın açlık grevi eylemini paylaşarak, daha fazla destek toplamaya çalışıyorlar. Herkes, Rümeysa ve eğitim hakkı için yapılan bu mücadeleyi desteklemenin yanı sıra, eğitim sisteminde reform yapma çağrısında da bulunuyor. Bu olay, sadece bir eğitimci-öğrenci ilişkisi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun ve değişim isteği olarak öne çıkıyor. Rümeysa’nın yaşadığı süreç, birçok gencin sesini duyurabildiği ve benzer zorluklarla karşılaşan diğer öğrencilerin de onlara katılmasına vesile olabileceği bir örnek teşkil ediyor. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, yalnızca bireylerin değil, toplumun da geleceği açısından büyük bir önem taşıyor.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk’ün hikayesi ve ABD’li profesör Bircan Demirtaş’ın her türlü zorluğa karşı sergilediği bu ilham verici tutum, eğitim sistemindeki adaletsizliklere karşı bir duruş sergilemenin önemini hatırlatıyor. Eğitimde eşitliğin sağlanmasının şart olduğu günümüzde, Rümeysa gibi birçok genç, bu tür mücadelelerle seslerini duyurmaya devam edecek. "Adaletsizlik karşısında sessiz kalmak, adaletin kendisi olmaktır," diyerek, desteklerimizi Rümeysa ve onun gibi mücadele eden tüm gençlere sunmalıyız.